Atımı ahırdan alıp gelmesini buyurdum. Sesimin tonu kendimi bile şaşırtacak kadar donuktu. Dün gece gördüğüm düşlerin etkisinde olmalıydım. Karanlığın derinliklerinde yolunu kaybetmiş bir hayalet gibi. Düşlerimde beni çağıran uzaklara bakarak söylemiştim bu sözleri. Günlerdir odasından çıkmayan bir adamın onca zaman sonra ilk sözleriydi bunlar. Uşağım ne dediğimi anlamadı. Aslında göründüğü kadar alık biri değildi, sadece aklına yatmayan işleri yapmamak gibi bir özelliği vardı. Aldırmadım. Her şeyi anlaması gerekmiyordu. Kaldı ki ben bile tam olarak anladığımı söyleyemem. Günlerce düşlere ve çarşaflara dolanmış, bilmediğim bir dünyaya karışmıştım. Kendim gittim, eğerleyip bindim üzerine. Atım bu beklenmedik yolculuk fikrinden hoşlanmışa benziyordu. Sabah serinliğine karışan sıcak ve heyecanlı nefesi uşağımın yüzünü yalayıp geçiyordu. Uşağın şaşkınlığı ve atımın sabırsızlığı birbirine bulanıyordu. Sanki bunlar, alıştığım dünyaya ilişkin son görüntülerdi. Belleğimde geçmişe dair anımsayacağım son sahne. Uzaktan bir boru sesi işitip, bu nedir diye sordum. Belki de sormamalıydım. Cevabını bildiği soruları sormamalı insan. Fakat bazı şeyleri yapmaktan vaz geçmek yola çıkmak kadar kolay değildir. Bu düşlerimde duyduğum çağrıdan başka bir şey değildi. Belki de hala o düşlerden birinin içindeydim. Uşağın bir şeyden haberi yoktu ve bir şey de işitmemişti. Ya da bana öyle söylemeyi tercih etti. Duyması da gerekmiyordu zaten. Benim için üfleniyordu boru. Beni çağırıyordu. Beni çağırıyordu. Herkesin kıyameti farklı zamanlardadır. Kapıda beni durdurup sordu: "Bey nereye gidiyorlar?" İnsanı güç duruma düşüren sorulardan biriydi bu. Ona anlayabileceği bir cevap vermem mümkün değildi. Yine de gerçeği söyledim. Çıkacağım yolun üzerinde yalana yer olmamalıydı. Tüm zayıflıklardan kurtulmalıydım. "Bilmem" dedim, "buradan uzağa işte, buradan uzağa, hep uzağa buradan, ancak böylelikle hedefime ulaşabilirim." Başka ne diyebilirdim ki… Sıradan insanlar ancak hedeflerden söz edildiğinde rahatlarlar. Oysa çoğu zaman gerçekte hedefin ne olduğunu asla bilmeden doğup ölürler. Sadece düşlerini ciddiye alanlar için bir çıkış olasıdır. Artık bir çok şeyden emindim. "Demek hedefinizi biliyorsunuz?" diye sordu uşağım. Sonuna kadar üstelemekte kararlıydı. Şüphe bir kez insanın içine düştü mü kurtulması çok güç oluyor. Hele düşlerden ve hayaletlerin gizli huylarından habersiz biri için oldukça güç. Onun hakkında nasıl bu kadar emin olabiliyordum? Bir başkasının gözleriyle göremez ki insan… "Evet", diye cevapladım, "söyledim ya. Buradan uzağa - işte hedefim." Atımı boru sesinin geldiği yöne doğru mahmuzladım. Uşağın arkamdan endişe ile baktığını hissediyordum. Belki bir gün o da duyacaktı o sesi. Bunu kimse bilemez. Her yolcu kendini ilk sanır.