Yazı Çölü




Hiç bir zaman kendimi tam anlamıyla ortaya koyamadım. Her zaman bir şeyler eksik oluyor. Tam olarak ifade etmek istediklerimi ben de bilemiyorum. Daha doğrusu, söyle derseniz hemen söyleyemem. Bir tutukluk, bir eksiklik, bir gecikmişlik duygusu hakim. Uzun suskunluklar giriyor insanlarla arama.







































































Siz de bir şey söylemiyorsunuz ama.







































































Suskunluklar, boşluklar gerçekliği kemiriyor. Öyle hissediyorum. Insan iyi bir suskunluk içinde kendini tamamen yitirebilir. Inanın bana.















































































































































Çok uzun zaman oldu. Ben burada sizi bekliyordum. Yo, hep aynı kişiyim. Hiç değişmedim. Kendimi kaybetsem de değişmem ben. Öyle der, beni tanıyanlar. Ya siz? Siz değişir misiniz zamanla?















































































Hiç konuşmuyorsunuz ama.







































Uykumda da böyle oluyor. Bundan eminim. Çok uzun ve karanlık zaman dilimleri birden bire rengarenk bir korku filmine dönüşebiliyor. Bir cümlenin ortasında fikir değiştirmek gibi. Sizi çok seviyorum. Bunu daha önce söylemiş miydim?























































































































Aramızda upuzun bir hikaye olabilirdi. Boşluklar kelimelerle dolabilirdi.Fakat bazen kelimeler düşünceleri boğuyor. Bazen. Her zaman değil. Bazen. Arada sırada.































































































Sizinle karşılaştığımız çok iyi oldu. Eski bir masalın içine sıkışıp kalmıştım (Masalın da eskisi makbuldür zaten). Masalın kahramanı bir genç kız. Belki de küçük bir kız çocuğu. Güçlü bir vezirin kızı. Ya da bir tacirin. Bu noktada kafam karışır hep. Her şeye muktedir bilge bir vezir miydi, yedi deniz dolaşmış açıkgöz bir tacir mi, karar veremem bir türlü. Ne fark eder, demeyin. Masalın hiç görünmeyen kahramanıdır o. Çünkü bir tarihte, odalardan birine çok korkunç bir cini hapsetmiştir. Nereden bulmuş, neden evinin odalarından birine hapsetmiş bilinmiyor (Masallarda bazı şeyler ne kadar az bilinirse o kadar iyidir). Kızını da her zaman uyarıyor: sakın o kapıyı açma. Çünkü sefere gittiğinde, kızı uzun zamanlar yalnız kalıyor (Bakın karışıklık devam ediyor; deniz seferine çıkan bir tacir mi, savaşa giden bir vezir mi anlayamıyorum, karar veremiyorum). Kızcağız masalın anlatıldığı zamana kadar o kapıya hiç yaklaşmıyor. Hem babasının uyarılarını ciddiye aldığı için, hem de korkusu merakından büyük olduğu için. Fakat bir gün, kapıya gereğinden fazla yakınlaşıyor. Ve içeride birinin iç parçalayıcı bir sesle ağladığını duyuyor. Ve ondan sonra olanlar oluyor. Tahmin edebileceğiniz gibi kötü cin kızı kapıyı açması için kandırıyor ve özgürlüğüne kavuşuyor.

Sonra mı? Sonrası bu işte. Geldiniz ve beni bu masaldan kurtardınız.















































Geldiniz. Fakat ben burada o kadar çok bekledim ki, ne söyleyeceğimi unuttum. Belki şöyle demek daha doğru olur, söyleyeceklerimin önemi kalmadı. Sanki zaman, düşüncelerimin bozulmasına neden oldu. Bilmiyorum.































































































































































































Çok uzaklaştınız. Geriye dönüş yolunu bulabilecek misiniz? Aman kaybolmayın.































































































































































































































































































































































































Burası son nokta. Buradan sonra hiç bir şey yok.







































































































































































































































































































































Hiç.















































































































































































































































































































































































































































































































































































































































































Çok ısrar ediyorsunuz. Hiçlik inatla aşılamaz.















































































































































Merakınız beni de meraklandırdı. Sanki ilerledikçe bir şey olacakmış gibi. Değil mi?























































































Hayaller görebilirsiniz. Uyarmadı demeyin.







































































































































Dünyanın sonu olduğuna inanan denizciler bir gün geldi, başladıkları yere döndüler. Fakat burası dünya değil. Içindeymiş gibi görünse de tamamen farklı bir yer. Yazı çölü dünyadışıdır.















































































































































































































































































Yüzünde, az önce fil görmüş bir çocuğun bilgeliği vardı. Kendimi fark ettirmeden ona bakıyordum. Çünkü ona bakmaktan kendimi alamıyordum. Bir şeyler söylemek için ağzını açacaktı ve daha önce hiç duymadığım bir ses çıkaracaktı. Bundan emindim. O konuşmadan oradan hızlı adımlarla ayrıldım.































































































































































































Çok hikaye öldürmüşüm. Bazen iskeletleriyle karşılaşıyorum, önce ürküyor sonra işini bilen bir katil gibi yorgun hissediyorum. Öldürmek kadar yorucu bir iş yok.































































































































































































Sürpriz son.































































































































































































Haklısınız, yazı çölünün sonu yok.























































































































































































































































































































_



ana sayfa