ŞİİR DÜNYADAN İBARET
NÂZIM HİKMET ÜZERİNE YENİ ÇALIŞMALAR
“- Şiir bunlardan mı ibaret yalnız, Doktor Bey?”
“- Şiir dünyadan ibaret.
Ve bugünkü dünyada yalnız bu dediklerim anlatılmaya değer.”
“Şiir dünyadan ibaret” diyen Nâzım Hikmet, edebiyat serüveninin en başından itibaren her şeyin şiire mevzu olabileceği düsturu ile yazdı. Bu bağlamda “Benerci Kendini Niçin Öldürdü” şiirinde ifade ettiği gibi gereksiz sanatlara başvurmadan “güneşin güneş gibi yükseldiği”, sözünü doğrudan söyleyen dizeler yazarken aşka, doğaya, teknolojiye, siyasete, tarihe dair meseleleri farklı sanat dallarından taşıyıp getirdiği deneysellikle harmanlayarak her zaman güncel kalabilen eserler verdi. Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi olarak biz de bu çeşitliliği ortaya koyabilmek için Nâzım’ın sadece şiirine değil tüm alanlardaki üretim ve faaliyetlerine odaklanan bir kitap hazırladık.
Üç bölüme ayrılan kitabın ilk yazıları Nâzım Hikmet’in son dönem şiirlerine odaklanıyor. Nâzım’ın tiyatro ile ilişkisinin şiirlerine etkisini ele alan Veysel Öztürk’ün “Gerçekçi Şiire Lirik Öz: Nâzım Hikmet’in Son Şiirlerinde Lirizm ve Melankoli” başlıklı yazısı Nâzım’ın son dönem şiirlerindeki değişimi ve lirizmin dönüşümünü Sovyet tiyatrosunun etkisi üzerinden değerlendiriyor. Erkan Irmak’ın “Majörler Tükendi, Minörlere Yolculuk: “Saman Sarısı”nda Ses ve Yol” başlıklı ikinci yazı ise bu dönem şiirleri arasında en öne çıkan “Saman Sarısı”nı ele alıyor.
Kitabın ikinci bölümü Nâzım Hikmet’in çok yönlü bir sanatçı oluşuna ve farklı türlerdeki üretimine odaklanan yazılardan oluşuyor. Murat Gülsoy Jokond ile Si-ya-u kitabını incelerken tartışmasını Nâzım’ın resimle olan ilişkisi ile bağlantılı olarak yürütüyor. Fakiye Özsoysal ve Esra Dicle, Nâzım Hikmet’in uyarlama oyunlarını ele alırken, Oğuz Makal şairin sinemadaki macerasını anlatıyor yazısında. Bu bölümdeki yazılar farklı türlerin etkileşimlerini de ortaya koyarak Nâzım’ı okura farklı çehreleri ile tanıtmayı ve türler arası ilişkileri tartışmaya açmayı hedefliyor.
Kitabın son kısmı ise Nâzım Hikmet’in Türkçe şiire etkisi meselesi etrafında şekillenen ve birbiri ile konuşan üç makaleden oluşuyor. Bu bölüm bir yandan şairin etkisi hakkında doğrudan kendi şiirleri üzerinden yorum yapan şairlere yer verirken, diğer yandan da Nâzım Hikmet’in edebiyat tarihinde ele alınış biçimlerini ortaya koyarak Nâzım etkisi meselesini şairin ideolojik ve estetik yönleriyle bir arada tartışmaya açıyor.
Boğaziçi Üniversitesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi olarak 2014 yılından bu yana çeşitli etkinlikler ve eğitim programları düzenliyoruz. Bu çerçevede oluşturduğumuz serilerden birisi de Nâzım Hikmet konferansları. Gerek tek tek konuşmacıların sunumlarına gerekse daha kapsamlı, çok sayıda katılımcının yer aldığı sempozyumlara yer verdiğimiz bu serinin amacı Nâzım Hikmet’i, edebiyatını, kaynaklarını, etkilerini, içinde biçimlendiği dönemi anlamaya çalışmak ve tüm bu çabayı temellendirecek bir eleştirel tartışma ortamı oluşturmak. Bu bağlamda gerçekleştirdiğimiz ilk büyük etkinlik de 2015’te uluslararası Vakıtları Yakalamak İstiyorum: Dünden Yarına Nâzım Hikmet Sempozyumu olmuştu. İngilizce ve Türkçe sunulan bildirilerle Nâzım Hikmet’in Türk ve Dünya edebiyatındaki yerini karşılaştırmalı bakış açılarıyla tartışan, şairin eserlerini tarihsel ve sosyal bağlamı içinde konumlandıran sempozyuma günümüz şairleri de Nâzım şiiri üzerine düşünce ve yorumları ile katkı sağlamışlardı. Aradan geçen zamanda gerek sempozyum ve Nâzım Hikmet Konferansları, gerek şair üzerine yürüttüğümüz diğer çalışmalar Nâzım üzerine bir makale kitabı oluşturmaya zemin hazırladı.
Nâzım Hikmet’in üzerine çok yazılıp çizilen bir şair olmasına rağmen edebiyatının derinlikli eleştirel incelemelerinin az sayıda oluşu gerçeği de bu düşünceyi hayata geçirmeyi zorunlu kıldı. Şiirlerinin yanı sıra sinemadan tiyatroya, resimden romana farklı türlerde eserler vermiş olan Nâzım Hikmet kendi poetikasını kurarken edebiyat ve sanat eleştirisine de kafa yormuş çok yönlü bir sanatçı. O nedenle şair üzerine hazırlanacak bir kitabın onun bu çok yönlü sanatçı kişiliğini ortaya koyması temel arzumuz oldu. Türkiye’nin 100 yıla yaklaşan bir zaman diliminde edebiyatı kadar düşünce dünyasını, siyaset biçimlerini etkilemiş politik bir figür olarak Nâzım Hikmet’in kimi zaman ideolojik kimliğinin gölgesinde kalan sanatçılığını, elbette bağlı olduğu dünya görüşünden ayırmadan ortaya koyabilmek, daha doğrusu eserlerini bu anlamda çözümleyebilmek de bizim için önemli bir hedef oldu. Bu doğrultuda şairi etkileyen unsurlar, kaynakları ve onun Türkçe şiire etkisi de ilgilendiğimiz temel meselelerden birisiydi.
– Olcay Akyıldız, Kitap önsözünden alıntı