Murathan Mungan 27 Mayıs günü saat 15:00’te, Demir Demirgil Salonu’nda…

Daha çok şiirleri, hikâyeleri, roman ve oyunlarıyla tanınan, aynı zamanda yazdığı radyo oyunları, film senaryoları ve şarkı sözleriyle de hayatlarımıza dokunan Murathan Mungan ile Boğaziçi Üniversitesi’nde buluşmaya davetlisiniz.

Türkçe edebiyatın önde gelen şair ve yazarlarını, okurlarıyla bir araya getiren etkinlik serimiz Yazar & Şair Buluşmaları kapsamında, 27 Mayıs’ta Murathan Mungan‘ı ağırlıyoruz. Nüket Esen’in moderatörlüğünü yapacağı etkinlik, Güney Kampüs’teki Demir Demirgil Salonu‘nda, 15:00-17:00 saatleri arasında gerçekleşecek. Tüm etkinliklerimiz gibi Yazar & Şair Buluşmaları da herkesin katılımına açık ve ücretsizdir.

Murathan Mungan

 

Tarih, Edebiyat ve Siyaset alanlarında yürütülen yüksek lisans ve doktora çalışmalarını keşfetmek, disiplinlerarası bir paylaşım ve tartışma ortamı yaratmak amacıyla yola çıkan Lisansüstü Buluşmaları, 21 Mayıs Perşembe günü, 10:00-17:00 saatleri arası İbrahim Bodur Oditoryumu’nda gerçekleşecek.

15 Mayıs 2015 Cuma günü, saat 15:00-17:00 arasında Boğaziçi Üniversitesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen Anlatı, Siyaset, Temsiliyet paneline Feride ÇiçekoğluBirgül OğuzZeynep Dadak, Güven Gürkan Öztan ve Erol Köroğlu katılıyor.

Genel seçim yaklaşırken, herkesi temsil ve temsiliyet kavramlarını yeniden düşünmeye davet ediyoruz: Siyasetteki temsiliyet algısının/yanılgısının/yanılsamasının oluşmasında ve/veya oluşturulmasında anlatısal temsiliyetler nasıl bir rol oynuyor? Yazılı/görüntülü, edebi/edebiyat dışı, kurmaca/belgesel sinema anlatıların siyasetle ilişkisi nasıl tanımlanabilir? Aradaki ilişki ne oranda uyum/suç ortaklığı ve ne oranda uyumsuz/eleştirel olarak düşünülebilir? Aradaki temsiliyet bağlantısı üzerinden siyaset-anlatı ilişkisi yapıcı ve birbirini zenginleştirici olarak düşünülebilir mi? Tam aksi mi geçerlidir? Yoksa her iki durum da söz konusu olacaktır diye mi düşünmeliyiz?

Yer: Boğaziçi Üniversitesi Uçaksavar Kampüsü, Ayhan Şahenk Salonu, kroki için tıklayınız

Feride Çiçekoğlu: Feride Çiçekoğlu, ODTÜ Mimarlık Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans tezini çevre psikolojisi üzerine yazdı. Pennsylvania Üniversitesi’ndeki doktora tezinin konusu ise ütopyalar ve ideal şehirlerdi. 1980 askeri darbesinin ardından dört yılını cezaevinde geçirdi. İlk kitabı Uçurtmayı Vurmasınlar (Can, 1986) bu dönemin verdiği esinle yazılmıştır. Bu kitabından uyarladığı ilk senaryosu ile 1989’da Altın Portakal ödülünü aldı. Senaryosunu yönetmenle ortak olarak yazdığı İsviçre-İtalya-Türkiye ortak yapımı Umuda Yolculuk filmine 1991’de en iyi yabancı film dalında “Oscar” (Akademi ödülü) verildi. Ardından yazdığı Tarlabaşı Tarlabaşı, Baharın Bittiği Yer ve Suyun Öte Yanı gibi çeşitli senaryoları peş peşe filme alındı. Önce senaryo olarak yazdığı Suyun Öte Yanı‘nı filmin çekilmesinden sonra öykü olarak kaleme aldı ve art arda öykü kitapları yayımladı. Sizin Hiç Babanız Öldü mü (Can, 1991), Suyun Öte Yanı (Can, 1992), 100’lük Ülkeden Mektuplar (Can, 1996) ile edebiyata ağırlık verdi ve İstanbul dergisinin yayın yönetmenliğini üstlendi. Tarih Vakfı’nda Oya Baydar’la birlikte Cumhuriyet’in Aile Albümleri kitap ve sergisini hazırladı. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Görsel İletişim Tasarımı Bölümü’nde çalışmaya başladı ve görsel kültür konulu bir konferansın ürünü olan 9/11 New York-İstanbul (Homer, 2003) kitabını yayımladı. Sinemadaki şehir imgelerini ve şehrin kolektif bilinçaltını incelediği Vesikalı Şehir kitabından yedi yıl sonra, Mart 2015’te bu kez Şehrin İtirazı: Gezi Direnişi Öncesi İstanbul Filmlerinde İsyan Eşiği kitabıyla şehri isyanın eşiğine getiren bu itirazın Gezi Direnişi öncesinde üretilen filmlerdeki izlerini takip etti ve bu filmleri daha önceki örneklerle, 68 öncesinin Paris’indeki ve İtalyan Şehirlerindeki imar hareketleriyle ve oradaki değişimin bir kuşak filmlerine yaptığı yansımalarla ilişkilendirdi: Şehir sıkıntısı, hiçlik, boşluk, değer ve hafıza kaybı, depresyon, değersizlik duygusu ve öfke patlaması.

Birgül Oğuz: Birgül Oğuz 1981’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nü bitirdi. Aynı üniversitenin Kültürel İncelemeler yüksek lisans programından Oğuz Atay’da Yazarlık Kurumunun İflası ve Edebi İntihar başlıklı teziyle mezun oldu. Çok sayıda öykü, deneme ve çevirisi Varlık, Notos Öykü, Remzi Kitap, Radikal Kitap, Roman Kahramanları, Parşömen, Birikim ve Felsefe Logos gibi dergilerde yayımlandı. Tiyatro Oyunevi tarafından 2009 yılında sahnelenen Beklerken’in prova süreçlerine dahil olarak oyunun yazımı ve dramaturjisine katkıda bulundu. İlk öykü kitabı Fasulyenin Bildiği ile 2007 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü’nü aldı. Şu anda Nazım Hikmet Akademisi Edebiyat Bölümü’nde metin analizi ve Avrupa romanı dersleri veriyor. Ayrıca, Mühendislik Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği’nin editörlüğünü yapıyor ve İstanbul’da yaşıyor.

Zeynep Dadak: Marmara Üniversitesi Radyo-TV-Sinema Bölümü’nde lisans, Bilgi Üniversitesi Sinema-TV Bölümü’nde yüksek lisans eğitimini tamamladı. Çeşitli üniversitelerde film dersleri de veren Dadak, halen New York Üniversitesi Sinema Çalışmaları Bölümü’nde doktorasına devam etmektedir. Yönetmen, aynı zamanda Altyazı Aylık Sinema Dergisi yazarı ve yayın kurulu üyesidir. İlk uzun metraj filmi Mavi Dalga (2012) ile Altın Portakal En İyi Senaryo Ödülü’nü kazandı.

Güven Gürkan Öztan: G. Gürkan Öztan, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünü bitirdi. Yazar, 2009 yılında “Türkiye’de Çocukluğun Politik İnşası” adlı doktora tezi ile İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde doktorasını tamamladı. Tezi, İstanbul Bilgi Üniversitesi yayınlarından (2011) aynı adla kitaplaştı. Türkiye’de resmi ideoloji, milliyetçi akımlar, milliyetçilik-toplumsal cinsiyet ilişkisi ve militarizm konuları başta olmak üzere makaleleri Toplum ve Bilim, Doğu-Batı, Dipnot, Düşünen Siyaset,Eğitim-Bilim-Toplum gibi dergilerde yayımlandı. İnci Ö. Kerestecioğlu’yla birlikte Türk Sağı: Mitler, Fetişler ve Düşman İmgeleri adlı derlemesi İletişim Yayınları tarafından okuyucuya sunuldu. Yazarın akademik makalelerinin yanı sıra farklı dergi ve gazetelerde yayımlanmış çok sayıda deneme, eleştiri ve inceleme yazısı mevcuttur. Halen İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyaset Bilimi Anabilim Dalında yardımcı doçent olarak çalışan G. Gürkan Öztan Siyaset Bilimine Giriş, Siyaset Bilimi, Ordu ve Siyaset, Etnik Sorunlar ve Milliyetçilik dersleri vermektedir.

Erol Köroğlu: 1970’de İstanbul’da doğdu. Lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü’nde 1993’te tamamladı. Aynı bölümden 1996 tarihinde yüksek lisans derecesi aldı. 2003’te Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Enstitüsü’nden doktora derecesini aldı. Doktora tezinden hazırladığı Türk Edebiyatı ve Birinci Dünya Savaşı (1914-1918): Propagandadan Milli Kimlik İnşasına başlıklı kitabı 2004’te İletişim Yayınları’ndan çıktı ve Tarih Vakfı’nın Afet İnan Tarih Araştırmaları ödülünü aldı. 2007’de bu kitabın İngilizcesi de yayınlandı. Selim Sırrı Kuru’yla Sözden Yazıya: Edebiyat İncelemeleri (1994) ve Nüket Esen’le Hayata Bakan Edebiyat: Adalet Ağaoğlu’nun Yapıtlarına Eleştirel Bakışlar (2003) başlıklı derlemeleri yayına hazırladı. İngilizce ve Türkçe kitap derlemeleri ile akademik ve akademi dışı dergilerde modern Türkçe edebiyatın tarihi, edebiyat-tarih ilişkileri ve kültür tarihi konulu pek çok makalesi yayımlandı.

cheeverHaldun Taner’in Ayışığında Çalışkur öyküsüyle başlayan, Bruno Schultz ve Fikret Ürgüp’ün eserleriyle devam eden Diyaloglar serisi, Amerika’nın Çehov’u olarak anılan John Cheever’ın Yüzücü eseriyle devam ediyor. 28 Nisan Salı günü saat 19:00’da Saint-Michel Lisesi* Jeanne d’Arc Salonu’nda Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy’un keyifli diyaloğunda buluşmak üzere.

“Havuza daldı, boydan boya yüzdü ama iş kenara tırmanmaya geldiğinde, kollarındaki, omuzlarındaki bütün gücün çekildiğini ayırt etti, merdivene usulca yanaşarak çıktı havuzdan… Karanlık çayıra çıktığında, gece havasında, krizantem ya da kadife çiçeği kokusu üstüne varan sonbahar kokuları geldi burnuna, keskin, bayıltıcı bir eter kokusu. Göğe bakınca yıldızların çıktığını gördü ama neden Andromeda’yı, Cepheus ve Koltuk takımyıldızlarını görüyor gibiydi ki? Yaz ortasının burçları ne olmuştu? Gözleri doldu.”

 * Tüm etkinliklerimiz gibi, Saint-Michel Lisesi ile ortak düzenlediğimiz Diyaloglar’a da katılım herkese açık ve ücretsizdir. Arabayla gelecekler okulun otoparkını kullanabilir.

Diyaloglar John Cheever

Nâzım Hikmet ile Don Quijote: İki Yaratıcı Asilzadenin Arzu Serüvenleri

Konuşmacı: Mahmut Temizyürek
Tarih: 6 Nisan 2015
Saat: 16:00-18:00
Yer: Demir Demirgil Salonu

Konferans ücretsiz ve herkese açıktır.

Yayımladığı 1605 yılından bu yana, dünya edebiyatının yönünü belirlemiş olan Cervantes’in yazarlığı değildi yalnızca tartışılan, “üvey babasıyım” diyerek yarattığı Don Quijote karakteri ve bu karakterin farklı zamanlardaki edebi ya da toplumsal benzerleri de tartışma konusu oldu; 400 yıl boyunca, şu ya da bu nedenle. Üstelik kitabın ilk cildinin yayımlandığını duyan başkahramanı, konakladığı bir handa kitabı şöyle bir gören Mahzun Yüzlü Şövalye’nin kendisiydi tartışmacıların ilki. Don Quijote hakkında yazılan Kitabı şöyle bir karıştırıp beğenmemiş, yazarı Cervantes’i ağır sözlerle, -yalancılık, özensizlik, saygısızlık ve cahillikle- suçlamıştı. Bu sözler de yaz(g)ısına mahkûm bir kişilik olarak gene kitap içinde geçiyordu. Şövalyelik edebiyatını bir parodiye dönüştüren kitaptaki Don Quijote zengin yorumlara ilham veren bir örnekti artık. O ise kendisini –örneğin bir yerde- en mütevazı haliyle şöyle tanımlıyordu: “Sayın Berber, ben sular tanrısı Neptün değilim. Akıllı olmadığım halde kimsenin beni akıllı sanması için de uğraşmıyorum. Ben sadece dünyaya, gezgin şövalyelik tarikatının sancaklarının dalgalandığı o mutlu çağı canlandırmamakla düştüğü büyük hatayı anlatmak için uğraşıyorum. Fakat bizim yoz çağımız…” Hakkında yazılanlara öyle bir itirazı vardı ki, birçok serüveni unutulsa da bu sözler unutulmadı; bazıları bu itirazı doğrudan benimsedi.

Nâzım, Don Kişot’u örnek alarak çıkmamıştı yoluna. 1947’ye kadar kitabı okuduğuna dair de açık bir işaret görülmez. Ama o gençliğinden bu yana, önce “fedai ruhlu” sonra da “Don Kişot karakterli” bir devrimci sayıldı. Bu yargılardan hiç gocunmadığı gibi, “yürekte çarpan (bir) akıl”la sahiplendi “ölümsüz gençliğin şövalyesi”ni. Nâzım, “Don Kişotluk ettiği” zamandan bu yana kendince şöyle biriydi: “Bir dev gibi seviyordu dev. /Ve elleri öyle büyük işler için / hazırlanmıştı ki devin,”. Ayrıca Don Quijote’nin “bu yoz çağ” dediği kapitalizme karşı üstlendiği görev ile Nâzım’ınki içerikte aynıydı. Don Quijote’nin “mutlu çağ” diye bildiği, geçmişte kalmış, bugünse acilen kurulması gereken komünal ütopya “altın çağ”ın bir benzerine Nâzım, varılacak olan “komünizm çağı” diyordu. Bu uğurda, tıpkı yaşlı şövalye gibi, 19 yaşından bu yana bu çağın gerçekleşmesi için bütün yaşamını adıyordu. Ortak mottoları şuydu: İyilik, doğruluk, güzellik, haklılık için savaşımda “şerefle” yaşamak.

Nasıl olmuştu da “paşazade” Nâzım, hem yazdıklarıyla hem yaşamıyla kendisinin de açıkça söylediği gibi “Don Kişot’a benzemişti; ( “ama, dıştaki Don Kişot’a”.) Türkiye’yi ve dünyayı yaklaşık 100 yıldır yazıp yaptıklarıyla etkileyen gerçek bir “şair*kahraman” karakter ile 400 yıldır modern bilinci her yönüyle meşgul eden hayali (üstelik deli) bir kahramanın karşılaştırmasını yapmaya kalkışmak, delilik değilse, öncelikle hangi mantığa sığıyor? Karşılaştırmaya çalışsak; bizden önce ne söylenmiş, biz ne söyleyebilir oluruz? Konumuz kısaca budur.

NH2mt

 

Poster Tasarımı: Burak Şuşut

 

Konuşmacılar: Nüket Esen, Halim Kara, Murat Gülsoy
Moderatör: Zeynep Uysal
Mekân: Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi Oryantasyon Odası
Tarih: 1 Nisan 2015
Saat: 16:00

51. Kütüphane Haftası etkinlikleri kapsamında, Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi ile Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi’nin birlikte düzenlediği panelde, Nüket Esen, Halim Kara ve Murat Gülsoy kitap yazma ve okuma deneyimlerini sorgulayacak. Etkinlik herkesin katılımına açık ve ücretsizdir.

NHlib

Poster Tasarımı: Burak Şuşut

 

IMG_9387

Ayfer Tunç ile Murat Gülsoy’un az bilinen başyapıtları incelediği Diyaloglar etkinliklerinin üçüncüsü, Fikret Ürgüp’e odaklanıyor. Saint-Michel Lisesi Jeanne d’Arc Salonu’nda, 25 Mart Çarşamba günü saat 19:00’da başlayacak olan etkinlik, herkesin katılımına açık ve ücretsizdir.

Ruh hekimi, hikâyeci, ressam…
Çağımız insanının yabancılaşmasını mecazlarla, alegorilerle, izlenimlerle anlatan bir usta kalem.

SM&Bogazici_Diyaloglar(3)_POSTER_1

kapak-butun-hikayeler-fikret-urgup“Çivili Sandıklar” hikâyesinin yazarı Fikret Ürgüp çivisiz ve sandıksız yaşamıştı ömrü boyunca. Nesi varsa ortadaydı. Açık seçik, sahici…Yaşarken de ölürken de… Şizofreni dünyasında yaşayanların kırılganlıklarında… Ahmet Hamdi Tanpınar’ın mektuplarında ve bakışlarında… Kışta… PortakaMa… Lautreamont’da… Mina Urgan’ın gözyaşlarında… Behçet Necatigil’in odasında ve anlayışında… Özdemir Asaf’ın telaşında… Nerval’in “Aurelia”sında… Sait Faik’in yaşama sevincinde ve daha çok yaşayabilmesinde… Asaf Halet Çelebi’nin rengarenk sakinliğine sızan münevverliğinde… Cahit Irgat’ın kardeşliğinde… “Karanlığın Günü”nde… Yeditepe’de… Sabahattin Eyüboğlu’nun kısa metrajlı övgüsünde… Ahmet Oktay’ın “Gizli Çekmece”sinde… Düşlerinde, düşüşlerinde, düşkünlüğünde, düşünürlüğünde… Nesi varsa ortadaydı. Açık seçik, sahici…

11 Mart Çarşamba günü saat 16:00’da, Rektörlük Konferans Salonu‘nda gerçekleşecek olan ilk Yazar & Şair Buluşmaları etkinliğinde, küçük İskender sevenleriyle buluşarak ellinci yaşına özel olarak hazırlanan Elli Belirsiz kitabından şiirler okuyacak.

NHKSAM- kucuk-iskender-poster-1000

küçük İskender hakkında:

küçük İskender 1964 yılında İstanbul’da doğdu. Kabataş Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi son sınıfında okulu bıraktı. Ardından İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümüne girdi, 3 yıl sonra bıraktı. 1980’li yıllardan başlayarak günümüze kadar çeşitli dergilerde şiirler, eleştiriler, denemeler yazdı. İlk şiiri Milliyet Genç Sanat Dergisi’nde, İskender Över ismiyle çıktı. Profesyonel olarak 1985’te Adam Sanat Dergisinde şiirleri yayımlanmaya başladı.

Kimi çıkan antololojilerde şiirleri basıldı. Kanada’da çıkan Descant adlı edebiyat dergisinin Türkiye özel sayısında, ABD’de ise Murat Nemet Nejat’ın ‘eda’ kavramında yoğunlaştığı Türk şairleri antolojisinde kendine yer buldu. İtalya’da düzenlenen Avrupalı Genç Şairler Yarışması’nda (La Giovane Poseia D’europa Nel 1999) ilk ona girdi ve şiirleri bu şairlerle kitaplaştırıldı.

2000 yılında Orhon Murat Arıburnu Ödülleri’nde Bir Çift Siyah Deri Eldiven adlı şiir kitabıyla birincilik aldı. 2001 yılında Almanya’da, 2002 yılında Hollanda’da çeşitli şehirlerdeki etkinliklerde, 2005’te Avusturya’da, 2007’de Makedonya’da, 2008’de İsveç’te konuşmacı olarak ve şiir performanslarıyla kendini dile getirdi. 2003 yılında Berlin’de düzenlenen İlk Türkiyeli Eşcinseller Kongresi’nde bu konudaki bildirisini okudu. 2004’te NewYork’ta ve Kuzey Coralania’da üniversitelerde konuşma yaptı ve tek kişilik okuma gecelerine konuk oldu. 2006’da İskender’i Ben Öldürmedim adlı şiir kitabıyla Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü’nü kazandı. 2014’te 7.si verilen Erdal Öz Edebiyat Ödülü küçük İskender’e verildi. Jüri ödülün gerekçesini “Türk Şiiri’ne getirdiği özgün soluk ve şiir dilinin geliştirilmesinin yanı sıra otuz yıl boyunca tavrındaki tutarlılık” olarak özetledi.

Poster Tasarımı: Burak Şuşut

 

Konuşmacılar: Ayfer Bartu Candan, Ahmet Ersoy, Murat Germen, Cenk Özbay, Zeynep Uysal
Mekân: Albert Long Hall (BTS)
Tarih: 6 Mart 2015, Cuma
Saat: 16:00

İstanbul’un çok katmanlı bir şehir oluşu sadece tarihselliğinden kaynaklanmaz. İstanbul bugün içinde yaşarken de farklı hayatları, uzak dünyaları, benzersiz insan portrelerini katmanları arasında sımsıkı tutar, bırakmaz. Birbirine değen, birbirinden uzak, birbirini acıtan, birbirini aşkla seven, birbirinden kıyasıya nefret eden, umursamaz, hassas, nasırlı, kırılgan hayatların şehridir İstanbul… Bu panel şehrin türlü hallerini sanattan, edebiyattan, fotoğraftan ve toplum bilimlerinden bakarak tartışıyor.

sehrin-halleri-poster-f
Etkinliklerimiz herkese açık ve ücretsizdir.

Poster Tasarımı: Burak Şuşut

 

Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy’un az bilinen başyapıtları ele aldığı Diyaloglar serisinin ikinci etkinliği, 25 Şubat Çarşamba günü saat 19:00’da Saint-Michel Lisesi Jeanne d’Arc Salonu’nda gerçekleşecek. Ölümünden çok sonra keşfedilse de günümüzde ismi Franz Kafka, Robert Musil, Marcel Proust ve Robert Walser ile birlikte anılan Polonyalı yazar Bruno Schulz’un öykülerinin konuşulacağı etkinlik herkese açık ve ücretsizdir.

Bu operasyonun gizi bizim saati geri almış olmamızda yatıyor. Biz burada her zaman belli bir zaman dilimi gerideyiz, bunun ne kadar olduğunu da saptayamayız. Bu iş tümüyle basit bir görecelik sorunu. Kendi ülkesinde karşılaştığı ölüm, burada babanıza henüz ilişmedi.
Kum Saati Burcundaki Sanatoryum

Diyaloglar(2)_POSTER