ORHAN PAMUK’TAN NÂZIM HİKMET ÜZERİNE
Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi, 15 Aralık 2014’te Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’de düzenlenen tören ile açıldı. Rektörümüz Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu’nun konuşmasıyla başlayan törende, daha sonra Can Dündar’ın açılış için özel olarak hazırladığı Nâzım’ın Kamerası isimli belgesel ve Orhan Pamuk’un konuşması izlendi.
Pamuk konuşmasında Nâzım Hikmet’in yaşam öyküsünden yola çıkıp, dünya şairimizin edebiyat, resim, tiyatro, sinema ve düşünce tarihimizdeki yerini vurguladığı konuşmasına, “Nâzım Hikmet, yirminci yüzyıl Türk edebiyatının en parlak adıdır” sözleriyle başladı:
“Nâzım Hikmet’i anlamak, onu tabular ve yasaklarla korunan bir başka put haline getirmek değil, onun olağanüstü büyük yeteneğini, nasıl olağanüstü bir edebiyat haline getirdiğini adım adım görmektir.”
“1970’lerde sol fikirlere yakınlık duyan ve edebiyatsever Türk erkeklerinin çoğu gibi, on sekiz yaşımdayken, ben de Nâzım Hikmet’ten etkilenerek şiirler yazmaya çalıştım. Benimkiler tabii çok kötüydü. Ama kuşağımdan pek çok genç solcu gibi, onun gibi olmak heyecanı vardı bende.”
“Kitap yasaklamayı, yazarları cezalandırmayı alışkanlık edinmiş bir devlet tarafından yönetilen bir ülkede, en saydam, en anlaşılabilir edebi metinler bile gizli, bâtıni anlamları olan ve ancak otoritelerin anlayıp söz sahibi olabileceği kutsal şeylere dönüşür. Üniversitenin görevi, kutsalı daha da kutsal kılmak değil, daha anlaşılabilir, daha paylaşılabilir ve daha insani bir şey olarak bize öğretmek ve araştırmaktır.”
“Ben bu konuşmayı hazırlarken, Orhan Veli’nin söylediği bir söze takıldım en çok: ‘Bugün Avrupa’da tanınan bir tek şairimiz var, Nâzım Hikmet. O da bize rağmen tanınıyor. Biz aman kimse duymasın diyoruz, ama faydası yok, duymuşlar.’”