18 Şubat 1986 tarihinde Tezer Özlü ölür. 22 Şubat 1986 tarihli Hürriyet gazetesinde Leylâ Erbil adı ile bir vefat ilanı yayınlanır. “Sevgili dostum, kardeşim, çok değerli yazar TEZER ÖZLÜ’yü kaybettim. Sevenlerinin başı sağ olsun.” demektedir.

“yazıyorsun, anlatıp duruyorsun,,,
şimdiye dön,,, eşin şurada oturuyor,,,
anandan kalma dövme bakır tencereye
tereyağı koydun,,, eritiyorsun,,,
irmik helvası kavuracaksın,,, işte hakikat
bu tencerede,,, şimdide,,, geçmişi
unut / geçmişin yok senin,,, hakikatin
burada bu mutfakta,,, sen, sabit ve zeyyat . . .”

– Erbil, Leylâ. Kalan. 5. Baskı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. 148

 

Leylâ Erbil’in Kalan romanı bir helva kavurma sahnesi ile sona erer. Hiç tanımadığı babasının ölüm yıldönümünde, her yıl olduğu gibi irmik helvası kavurmaktadır Lahzen yine. Erbil bir yandan bakır tencerenin başında helvayı kavuran Lahzen’in aklından geçenleri, bir yandan da eşi Sabit’le olan diyaloglarını aktarır bu sahnede bizlere.* Helvanın kavrulması meşakkatli olsa da vazgeçilmez bir ritüeldir Lahzen için. Hava sıcaktır, ocak karşısında terler fakat hem tencere, fıstık ve irmikle hem de kendisiyle, yazmak istedikleriyle mücadelesini sürdürür. Bir taraftan da neden kendisi hep mutfaktayken onun balkonda gazete okuduğunu sorguladığı eşi Sabit’e cevap yetiştirir bakır tencerenin başında. Bir müddet sonra, bu sahneye Zeyyat da katılır ve irmik helvası üzerine olan sohbetler, kimi zaman 1 Mayıs’a dair bir cümle ile kimi zamansa eve temizliğe gelen kadının kızının başına gelen bir olay ile bölünür. Kavruldukça pembeleşen fıstıkların kokusu irmiğe karıştıkça bu sahne tüm romanı kat eder. Öyle ki, Lahzen’i çocukluğuna, okuru da romanın sarmalandığı dünyaya bağlar bu koku sanki. Hatırlarız ki, helvanın kokusu geçmişten, Lahzen’in çocukluğunu anlattığı sayfalardan yükselir ilk olarak:

“sonra ablamla ben
kah perdeayaklıları kah kuşları kah balık parçalarını
dağıtırcasına
ölü helvasını irmikten
annemin her yıl babamın ruhuna kardığı
ev ev dolaşıp
‘annemler gönderdi’ diyeceğiz
komşulara
meryem teyze’ye, ali amca’ya, lefkotea teyze’ye, havva
ana’ya,
vara teyze’ye, makruhi’lere, emrullah amca’ya, aliye
teyze’ye …
onlar da allah kabul etsin diyecekler”

– Erbil, Leylâ. Kalan. 5. Baskı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. 78

Biz de bu yıl ölüm yıldönümünde Leylâ Erbil’i, helva kavurmak için tencere başında olmasa da helva meselesi ile ince bir işçilikle uğraştığı roman sayfaları arasında anmak istedik. Helva kavurmanın emek isteyen, müştereklik talep eden pratiğine ve iyileştirici gücüne işaret eden, geleneğe sahip çıkmanın ve onu sorunsallaştırmanın anlamları arasında gidip gelen bu sayfaların baskıya girmeden önce etrafında dolaştığı yollara arşiv belgeleri ışığında bakmak asıl çabamız olsun Leylâ Erbil’i anmak ve hatırlamak için.

* Bu sahnenin yer aldığı romanın ilk taslaklarından biri de, “Diyaloklar Farandol” başlığıyla kayıtlı Leylâ Erbil’in bilgisayarındaki çalışma dosyasında. “Farandol”, aynı zamanda, “Ego Masalı” ile birlikte arşivde hâlâ parçalarını birleştirmeye çalıştığımız çeşitli uzunluktaki metin parçalarından oluşan müsveddelerin başlıklarından biri.

Mehmet H. Doğan Ödülü’nün bu yılki sahibi İmgenin İcadı adlı eseriyle Yalçın Armağan oldu. Seçici Kurul Üyeleri, Murat Gülsoy ve Olcay Akyıldız’ın editörlüklerinde hazırlanan Şiir Dünyadan İbaret: Nâzım Hikmet Üzerine Yeni Çalışmalar adlı eserin ise “anılmaya değer” olduğuna karar verdi.

Boğaziçi Üniversitesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi bünyesinde Olcay Akyıldız ve Murat Gülsoy tarafından yayına hazırlanan Şiir Dünyadan İbaret: Nâzım Hikmet Üzerine Yeni Çalışmalar kitabı Temmuz 2019 itibariyle Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi etiketiyle raflarda yerini aldı.

“Yazarlık hayatın ta kendisi, neyin üstte neyin altta olduğunu pek bilemeyeceğimiz katmanlar içeriyor; duygusal tarihini, köklerini, yıldızlarını kestiremediğimiz…”

BM 12 Nisan 2018 tarihinde 3 Haziran’ı Dünya Bisiklet Günü olarak ilan ettiğinde muhtemelen o günün bir büyük şairin ölüm yıldönümüne denk geldiğini bilmiyordu.

1917 Ekim Devrimi’nden hemen sonra porselen üretimini, sistematik olarak propaganda aracı olarak kullanma fikri, cehaletle mücadeleden sorumlu Sovyetler Birliği Halkın Aydınlatılması Komitesi (Narkompros) komiseri Anatoly Lunacharsky tarafından yürürlüğe koyuldu.

Dünya şairi Nâzım Hikmet’in doğumunun yüz on beşinci yılında, Bursa Nilüfer Belediyesi ile Boğaziçi Üniversitesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi işbirliği ile yürütülen “Nâzım’ı Yazanlar” Projesi, Nâzım’ı Yazanlar: 1902-2017 ismiyle kitap hâline getirildi.

Nâzım Hikmet’in şiirini “anlamak”, çözümlemek ya da üstüne konuşmak için onun gerçek yaşamını da bilmek gerekir. Şiirin esin kaynakları kendi yaşadıklarındandır; yaşamı ile şiiri iç içedir.